11 Ocak 2017 Çarşamba

Prison Break Dizi İncelemesi


   

     Tekrardan hoş geldiniz. Geçen hafta Sherlock'un incelemesini yazmıştım. Bu hafta Prison Break adlı aksiyon/gerilim dizisini inceleyeceğim. 






   Dizi Hakkında Genel Bilgiler

   Prison Break'in 4 sezonu vardır ve 5. sezonunun çıkması planlanmaktadır. 1., 2. ve 4. sezonunun 22, 3. sezonunun 13 bölümü vardır. Bir bölümü yaklaşık 40 dakikadır. İlk bölümü 29 Ağustos 2005, son bölümü 15 Mayıs 2004'te yayınlanmıştır. Paul Sheuring tarafından yazılmıştır. Başrolünde Wenthworth Miller, Dominic Purcell, Sarah Wayne Callies, Robert Knepper gibi oyuncular vardır.





     Dizinin Konusu
Micheal Scofield
ve hapishane dövmesi

    Micheal Scofield(Wenthworth Miller) bir çeşit zihin hastalığına sahiptir ve bu ona ileri bir zeka üstünlüğü sağlamaktadır. Plan yapma konusunda çok iyidir. Kendisi bir mimardır. Kardeşi Lincoln Burrows(Dominic Purcell) başkan yardımcısının kardeşini öldürmekle suçlanır ve bir komplo teorisinin kurbanı olur. Cezası ölümdür. Micheal kardeşinin suçsuz olduğuna ikna olunca onu Fox River hapishanesinden kurtarmak için plan yapmaya başlar. Hapishane, Micheal'ın çalıştığı şirketin bir projesidir ve planlarının çizilmesine yardım etmiştir. Micheal, hapishanenin planlarını vücuduna sadece kendisinin anlayabileceği şekilde dövme yaptırır. Kendisinin yakalanmasını ve Fox River'a gönderilmesini sağlayacak bir banka soygunu girişiminde bulunur ve istediği gibi Fox River'a gönderilir. Burada planını uygulamaya koyulur fakat bazı şeyler umduğu gibi gitmez. Bazı mahkumlar onun bir şeyler çevirdiğini anlarlar ve ona katılmak isterler. Mahkumlar dışında gardiyanlar da büyük bir sorundur ve aynı zamanda kardeşinin idamına kadar olan zamanı da yenmek zorundadır. Bunları yaparken de kardeşinin adının temize çıkarmayı denemektedir ve onlara Veronica Donavan yardım etmektedir. Ne yazık ki iş hapisten kaçtıktan sonra bitmez. Komplo teorisini kuran ve genel olarak "Örgüt" diye adlandırılan kuruluşa karşı bir mücadele başlar. 


     Bu dizi hem iyi, hem de kötü. İzlenmeyecek kadar değil ama bir yerden sonra kendisini fazla tekrar ediyor ve izleyiciyi sıkmaya başlıyor. Bu his 2. sezonun sonlarına doğru başladı bende. Ama 1. sezonu mükemmel. Zaten hapisten kaçma kısımını bu sezon anlatıyor. Atmosferi olsun, karakterleri olsun bayağı bir ilgi çekici. 
Hapishaneden kaçmaya
 çalışan grubumuz

     Sonraki sezonları da fena değil ama ilk sezonun tadını veremiyor. İlk sezonunda yakalanacaklar mı, bu işin içinden nası kurtulacaklar, şu bizimkileri ele verecek mi diye çok stres oldum. Kahramanlarımızın yanındaymışım gibi kendi hayatımı tehlike de hissediyordum. Bir başka özelliği ise gerçekleşen herhangi bir olayın iyi mi kötü mü olduğunu anlayamamak. Örneğin kahramanlarımızdan birinin kaçmaya zaten ikna ettiği oda arkadaşı gidiyor ve işlerin daha yavaş ve zor ilerleyeceğini düşünüyoruz. Ama yeni gelen eskisinden daha iyi çıkıyor ve bizimkilere daha kolay geliyor. Çok basit bir örnek verdim çünkü hikayeyi ele vermek istemiyorum. 
Lincoln Burrows



     Diğer sezonlara gelirsek, ilk sezonla az önce anlattıklarımla çok farkları yok ama yine de sıkıyor. Bence bunun nedeni atmosfer değişikliği. O güzelim hapisaneden kaçınca bir hevesle izlemeye başladım 2. sezonu. Fakat 1. sezonun detaylarla olan ilişkisini yakalayamamışlar. Daha çok kovalamaca işine çevirmişler. İlk sezonda küçük bir alanda geçiyordu belki ama en küçük çiviye kadar önemliydi bu alan. Sonraki sezonlarda bu pek yok. Benim en sevdiğim yönlerden birisiydi hapishanenin dövmesi. Dizinin en ikonik özellikleriden birisiydi. 1. sezon dışında hiçbir işe yaramıyor. Çöp. 
  
     Özetlemek gerekirse bence Prison Break çok iyi bir dizi ama bu derecelendirmenin büyük bir kısmını ilk sezonuna borçlu. 
Bu hafta da okuduğunuz için sağ olun. Gelecek hafta görüşmek üzere.










9 Ocak 2017 Pazartesi

Sherlock Dizi İncelemesi


 
    Did you miss me? Herkese yeniden merhabalar. Son yazımda Westworld adlı diziyi incelemiştim. Bu hafta yine bir diziyi inceliyorum ama sonunda bilim-kurgu olmayan bir yapımı anlatacağım. Gerçekten kaliteli ki bunun nedenini size yazının ileri kısımlarında anlatacağım. 






              Dizi Hakkında Genel Bilgiler

    Sherlock hala devam eden bir dizi ve 4. sezonu bu yazının yayınlanmasından yaklaşık bir hafta önce başladı. Sir Arthur Conan Doyle'ın aynı isimli kitaplarının günümüz zamanına uyarlamasıdır. Mark Gattis tarafından geliştirilmiştir. İlk bölümü 25 Haziran 2010'da yayınlanmıştır. Her sezonu yaklaşık 90 dakikalık 3 bölümden oluşur. Ayrıca bir yılbaşı bölümü çıkmıştır. Sezonları ikişer yıl aralıklarla yayınlanmıştır. Bu kadar az bölüme sahip olmasına rağmen çok sevilmiştir ve IMDb puanı 9,2'dir. Başrolünde Benedict Cumberbatch(Sherlock Holmes), Martin Freeman(Dr. Watson), Mark Gattis(Mycroft Holmes), Andrew Scott(James Moriarty) gibi oyuncular bulunmaktadır. 


         Konusu

Sherlock Holmes ve Dr. Watson
     John Watson eski bir doktor ve askerdir. Bir mermi ile vurulmasının ardından topal kalmıştır ve değnekle yürümeye başlamıştır. London'a gelen Watson kalacak bir yer ararken Sherlock Holmes ile tanışır. Sherlock onu görür görmez Watson hakkındaki birçok şeyi daha hiç konuşmadan bilir; bu Watson'ı çok şaşırtır. Sherlock kendisini "yüksek işleyen sosyopat" olarak tanımlar. İkili ev arkadaşı olurlar. Sherlock, cinayetlerle ilgili 'ilgi çekici' bulduğu suçlarda polise yardım etmektedir. Bir gün Watson'dan kendisine eşlik etmesini ister. Watson aksiyondan sıkılmıştır ama gene de kabul eder. Bir kovalamaca olduğu sırada, heyecandan koşmaya başlar. Sonra anlar ki aslında topal olmasının sebebi psikolojik ve aksiyonu özlemesidir. Bu andan sonra ikili sürekli cinayetlerle uğraşmaya başlar. Watson'da bunlarla ilgili bloglar yazar. Başlarına da izlenmesi çok hoş bir sürü olay gelir.
   


Moriarty
      Sherlock kulağa sıradan bir dedektif dizisi gelse de kesinlikle öyle değil. Çünkü ilk olarak karaktereler klasik ve klişeleşmiş değil. Sherlock normal bir insandan çok farklıdır. Başka insanların duygularıyla ilgilenmez ve daha çok detaylarla uğraşır. Gözlem yetenekleri çok iyidir. Bir bakışta hiç kimseye söylemediğiniz bir şeyi anlayabilir. Egoisttir ve bunu başka insanlara kanıtlamak için onları komik bir biçimde üzebilir. Dr. Watson ise kulağa daha mantıklı gelen ve çevresindekileri önemseyen bir karakterdir. Sherlock birini üzdüğü zaman teselli etme görevini o üstlenir. Bunun dışında ise Sherlock'un baş düşmanı Moriarty var ki gerçekten çılgın kelimesinin hakkını veren bir karakter. Sürekli duygu değiştiriyor. Sherlock bile Moriarty'nin bir sonraki adımını tahmin etmekte zorlanıyor. Bunu sağlayan ise Andrew Scott. Gerçekten iyi bir oyunculuk sergiliyor. Sherlock dışında zeki olan tek karakter de o olunca aralarındaki çatışmalar ileri derece de tatmin edici. 


Sherlock Zihin Sarayı'nı kullanırken
     Dizinin farklı olmasının bir diğer sebebi ise işlenen suçlar ve Sherlock'un bunları çözüm biçimi. Suçlar benim izlediğim dizilerden çok daha komplike ve tahmin edilmesi gerçekten zor. Bu da dizinin sezonlarının uzun aralıklarla olmasının mazereti. Sherlock suçları çok ince detayları yakalayarak çözüyor. Bunu Zihin Sarayı dediği zihninde kurduğu bir düşünme alanını kullanarak yapıyor. Suçları çözerken zaten Sherlock'un ne düşündüğünü anlatan yazılar geçiyor ekrandan. Biz de Zihin Sarayı'nın nasıl işlediğini az çok anlıyoruz.

     Dizi sadece bunla da kalmıyor. Size karışık duyguları yaşatıyor. Bazen düşündürüyor, bazen güldürüyor, bazen geriyor, bazen ise üzüyor. Beni de diziye çeken en büyük özellik bu. Çünkü bir bölümünün 90 dakikasının 90'ını da çok değerli kılıyor. Başka bir şey izlerken iyi işlenmiş de olsa hep aynı şeyi hissetmek beni çok sıkıyor. Sherlock ise hepsini tam tadında işleyerek ne aşırı sulandırıyor, ne aşırı ciddi tutuyor. Ayarını yakalıyor. 


     Bu haftanın yazısı da burada bitiyor. Okuduğunuz için teşekkürler. Sonraki yazılarımda görüşmek üzere.