1 Haziran 2017 Perşembe

Memento Film İncelemesi


       Tekrardan merhabalar. Son yazımda Prestij adlı filmle ilgili görüşlerimi anlatmıştım. Bu hafta Memento adlı bir psikolojik gerilim filmi.

   

          Film Hakkında Genel Bilgiler

Leonard
   Memento, geçen yazımda anlattığım Prestij adlı filmle aynı yönetmeni ve yapımcıyı paylaşıyor : Christopher Nolan. Anlayacağınız üzere onun filmlerini çok seviyorum. Psikolojik gerilim filmi olan Memento 2000 yapımıdır. IMDb'de 800.000'den fazla kişinin oyuyla 8,5 puan alarak 47. olmuştur ve gelmiş geçmiş en iyi filmler arasına girmiştir. Başrollerinde Guy Pearce, Carrie-Anne Moss, Joe Pantoliano gibi oyuncular yer almaktadır. 


                                                                            Filmin Konusu 


Teddy
   Leonard(Guy Pearce), hayatını sıradan bir şekilde sürdürürken bir gün evine hırsız girer. Karısını öldürülür ve Leonard yaralanır. Leonard tedavisi olmayan zihinsel bir hastalığa yakalanır. Bu hastalık onun yeni anılar oluşturmasını engeller. Yani Leonard sakatlandığı günden sonra yaşadıklarının en fazla son 5 dakikasını hatırlayabilmektedir. Leonard hastalığının farkındadır ve kendisine yardım etmek için yöntemler bulur. Hatırlaması gereken şeylerin fotoğrafını çeker ve üzerine kendi el yazısıyla önemli notlar alır. Bunun yanında çok önemli şeyleri vücuduna dövme olarak geçirir. Leonard, hayatını altüst adamı bulup öldürmek için ona yardım eden Teddy(Joe Pantoliano) ile işe koyulur.

  Film Hakkındaki Görüşlerim 


    Son yazımda Prestij'in gizemleri olan anlaması kolay bir film olduğunu ve bazı filmleri anlamak için  yoğun bir dikkatle izlenmesi gerektiğini söylemiştim. Bu da öyle bir film. Bir bulmaca gibi. Dikkatle izlemezseniz filmin sonunda bazı şeyleri kaçırdığınızı fark edeceksiniz. 

    Filmin kurgusu çok güzel işlenmiş. Çok karmaşık bir hikayeye sahip ve bu hikayeyi olabilecek en zorlayıcı ancak ilgi çekici şekilde anlatmış. Filmin olay örgüsü ileriden geriye doğru. Yani Leonard'ın hatırladığı kısa zaman aralıklarını sondan başa sararak hikayeyi parça parça veriyor. Bu da benim çok hoşuma gitti. Çünkü ben tahmin yapmayı çok seven biriyim ve çoğu filmde ileride ne olacağını tahmin etmeye çalışırım. Bu filmde ise tam tersini, yani öncesini tahmin etmeye çalışıyoruz. Bir bakıma film bizi kahramanın yerine koyup zihin hastalığını bizim yaşamamıza yol açıyor. Yaşanan şeyler kahramanın kafasını karıştırdığı zaman biz de ne olduğunu anlayamıyoruz ve kendimizi kahramana daha yakın hissediyoruz. 


    Bir yazımın daha sonundayız. Sonraki yazılarımda görüşmek üzere. Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder