Yeniden merhabalar. Önceki yazımda Breaking Bad ile ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşmıştım. Bu hafta da bence onun kadar başarılı ve iyi olabilecek bir başka dizden bahsedeceğim. Dizinin adı Westworld. Hikayeyi bütünüyle incelesem çok daha uzun yazardım ama izlemeyenler için tadını kaçırmak istemiyorum. Genede çok etkilediğini düşünmediğim bazı şeyleri paylaşacağım.
Dizi Hakkında Genel Bilgiler
 |
Dr. Ford |
Westworld Jonathan Nolan ve eşi Lisa Joy tarafından oluşturulan bir HBO dizisidir. HBO aynı zamanda Game of Thrones'u yayınlayan kanal. Aynı isimde ve temada olan filmden esinlenerek yapılmıştır. 10 bölümden oluşan 1.sezonu yayınlandı ve 2. sezonunun 2018'de geleceği tahmin ediliyor. Bir bölümü 50-60 dakika arasındadır. Sezon finali ise 120 dakika. Dizi için oldukça büyük bir bütçe ayrılmış durumda. Oyuncu kadrosu da çok iyi. Anthony Hopkins, Evan Rachel Wood, Ed Harris, Thandie Newton, Jeffrey Wright ve daha bir sürü kişi. Hepsi de oyunculuk konusunda mükemmel bir iş çıkarmış. Dizinin müzikleri de bir ayrı güzel. İnsanı gerçekten atmosferinin içine alan müziklerinin bestecisi Ramin Djawadi. Ramin aynı zamanda Game of Thrones'un da ana temasını bestelemişti. Dizi daha yeni olmasına rağmen bir sürü insan teoriler üretmeye başladı bile.
Dizinin Konusu

|
Dolores |
Westworld, insanların gerçek hayatta yapamadıkları şeyleri yapabilmeleri için açılmış bir parktır. Para karşılığında parka girip çok abartmadıkça istedikleri herşeyi yapabilirler. Robot olmayan kimse burada ölemez. Park, "vahşi batı" temalı bir arazidir. İçinde kasabaların, kovboyların, kanun kaçakçılarının ve daha bir sürü şeyin bulunduğu kocaman çöl bir arazi. Bu kasabalarda yaşayanlar ise robotlardır. İnsan yapımı bir vücuda ve yazılımdan oluşan bir zihne sahiplerdir. Robotların diyecekleri, yapacakları ve anılarının hepsi önceden belirlenmiştir ve insanların komutlarına uymak zorundadırlar. Robotların başlarına bir şey geldiği zaman onları düzelterek tekrar parka gönderirler.
Bu robotları ve parkı bulanlar ise Dr. Robert Ford (Anthony Hopkins) ve ortağı Arnold'dır. Fakat Arnold park açıldıktan kısa bir süre sonra ölmüştür ve Labirent adında geride son bir bulmaca bırakmıştır. Ana kötü hissi veren Siyah Giyen Adam'da (Ed Harris) bu bulmacayı çözmeye çalışmaktadır. Arnold'dan sonra Dr. Ford yeni bir partner edinir : Bernard(Jeffrey Wright).
Bir gün robotların yazılımına yapılan bir güncelleme sonucu bazı robotlar önceki yaşamlarını hatırlamaya başlarlar. Böyle hisseden robotların hafızalarını temizleyip parktan çıkartırlar ve bir yere kapatırlar ama robotlar kontroller sırasında insanlara yalan söylemeye başladıklarında işler de karışmaya başlayacaktır. Biz de hikayeyi daha çok Dolores Abernathy (Evan Rachel Wood) adlı robotun bakış açısından görüyoruz.

|
Siyah Giyen Adam |
Fark ettiyseniz "kötü adam izlenimi veren/daha çok onun bakış açısından gördüğümüz"gibi ifadeler kullandım. "Ana karakter sadece budur." gibi bir ifade kullanamam. Çünkü özellikle ilk bölümlerde dizi çok karmaşık ilerliyor. Bu diziyi anlaşılmaz hale getiren türden bir karmaşıklık değil. Birbirinden bağımsız gibi görünen birçok hikayeyi anlatıyor. Bu da ilk 5 bölümde biraz yavaş ilerleme kaydetmesine yol açıyor. Ama bu bölümleri de çok iyi kullanarak atmosferi ve hikayenin altyapısını kuruyor ve izleyiciye sonraki bölümleri izlemesi için inanılmaz gizemler veriyor. Zaten gerilim ve gizem dizinin en sevdiğim yanları. Tabi Game of Thrones'taki gibi vahşet ve cinsellikte var. Sonraki bölümlerde ise bu olayları birbirine bağlıyor ve hiç tahmin etmediğiniz şekilde devam ettiriyor. Birinin iyi mi, kötü mü olduğunu 3-4 kere tekrar tekrar düşündüğüm oldu. Örneğin Siyah Giyen Adam. En başta çok acımasız görünüyor (ki öyle zaten) ve yaptıklarını onaylamıyorsunuz ama sonra Labirent'i neden aradığını söyleyince siz de meraklanmaya ve onun hedefine ulaşmasını istemeye başlıyorsunuz. Dizinin bir diğer sevdiğim özelliğiyse Matrix gibi hayatımı bir an sorgulamama yol açtı. Dejavu gördüğüm zaman ben de eski hayatlarımı mı hatırlıyorum acaba ? Gizemlere gelirsek, cevaplarını tahmin etmeye çalışmak çok zor. Bazen "kesin böyle çıkacak" dediğiniz bir şeyin tam tersi oluyor. Dizi neredeyse her bölümde sizi ters köşe ediyor. Bu da benim filmlerde ve dizilerde çok sevdiğim bir özellik. Çünkü diziyi canlı tutuyor. Onu beklenmedik ve ilgi çekici kılıyor. Diğer klişe dizilerden ayırıyor ve Westworld bu tanımların en iyilerini yapıyor diyebilirim. Zaten izleyenlerin çoğu diziyi yeni bir Breaking Bad veya Game of Thrones olarak tanımlıyor ve bence haklılar. Diğer sezonlarını da bu ilk sezon gibi başarılı yapabilirlerse bu dizi de kesin bir klasik olur. Diğer sezonu için 2 yıl beklemenin benim için hiç kolay olmayacağı kesin.
 |
Bernard |
Bu haftadaki yazımı da okuduğunuz için teşekkür ederim. Gelecek haftadaki yazımda görüşmek üzere.
Herkese yeniden merhaba. Geçen hafta size on numara film dediğim Star Wars IV : A New Hope'tan bahsetmiştim. Bu hafta da size on numara bir diziyi tanıtacağım. Breaking Bad. Eğer arkadaşlarınız tavsiye etmişse ve "Ne kadar iyi olabilir ki ?" diyerek izlemediyseniz çok büyük bir hata yapmışsınız. Gerçekten izlenmeye değer bir dizi.
Dizi Hakkında Genel Bilgiler
Breaking Bad'in ilk bölümü 20 Ocak 2008'de, son bölümü 29 Eylül 2013'te yayınlanmıştır. Dram/aksiyon/ gerilim türündeki dizinin 5 sezonu ve toplamda 62 bölümü yayınlanmıştır. Yapımcısı Vince Gilligan'dır. Başrol oyuncularından bazıları olarak Bryan Cranston, Aaron Paul, Anna Gunn, Dean Norris gibi isimleri sayabiliriz. Yapım 16 Emmy Ödülü kazanmıştır ve en yüksek reyting alan dizi olarak Guinnes World Records kitabına girmeyi başarmıştır. Dünya çapında milyonlarca fanı olan dizinin içinde de oldukça akıllıca saklanmış göndermeler de vardır.
Konusu
Walter White (Bryan Cranston) işi olan lise öğretmenliği için fazla iyi olan bir kimyagerdir. Çok tatlı ve sıcak kanlıdır ve hatta acınası bir karakterdir. Aynı zamanda biraz korkaktır. Karısı Skyler White (Anna Gunn) ve oğlu Walter Jr.'dan oluşan ailesini zor geçindirmektedir. Bu yüzden aynı zamanda bir araba yıkamacısında da çalışmaktadır. Walter bir gün çalışırken bayılır ve akciğer kanseri olduğunu öğrenir. Kendisi öldüğü zaman ailesinin geçinmesi zor olacaktır ve bununla birlikte kemoterapinin faturaları da gelmeye başladığında Walter yakın bir zamanda para elde etmesi gerektiğini anlar. Narkotikte çalışan kayınbiraderi Hank onun Walter'ın sıkıcı hatında değişiklik olsun diye onu bir uyuşturucu baskınını izlemeye götürür. Walter burada uyuşturucu yapmanın karlı bir iş olduğunu öğrenir. Walter arabadan izlerken Hank ve ekibi baskının yapıldığı binanın içine girer. Walter bu sırada eski öğrencisi Jessie'nin kaçtığını görür. Akşam olduğunda Walter Jessie'nin evine gider. Jessie'yi partneri olması için ikna eder ve bir karavanda metamfetamin yapmaya başlarlar. Zamanla Jessie ile Walter arasındaki bağ karmaşık bir hal alır. Walter, diğer uyuşturucu satıcılarına kendisini Heisenberg olarak tanıtır. Walter'ın amacı en başta basittir. Olabildiğince hızlı para kazanmak ve bu işten ayrılmak. Fakat bilmez ki hem kendisi hem de ailesinin geleceği büyük bir değişime uğramak üzeredir.

İşte diziyi özel kılan da bu değişimin inanılmaz bir ustalıkla işlenmesi. İlk bölümlerdeki bu tatlı ve hoş adamın dizinin ilerisinde nasıl inanılmaz derecede havalı ve acımasız birine dönüştüğüne hayret edeceksiniz. Ana karakterimiz için üzülürken onun karşısındakiler için üzülmeye başlayacaksınız. İlk sezonu biraz sıkıcı olabilir ama zaten 7 bölüm ve size şunu söyleyebilirim ki 3. sezondan sonrası tek bir bölüm gibi geçiyor. Her bölümün her dakikası o kadar heyecan verici ki bundan sonra ne olacak demeden duramıyorsunuz. Ve hayatınızda hiç demediğiniz kadar içten bir şekilde "Yok artık daha neler !" diyeceğinizi garantiliyorum. Benim favori bölümüm 4. sezonun son bölümü, çünkü inanılmaz derecede mükemmel bir şekilde sonlanıyor. Dizinin en özel yanlarından bir diğeriyse Walter ve Jessie arasındaki bağ. Bu çok karmaşık bir bağ aslında. Walter en başta Jessie'den pek hoşlanmasa da sonrasında onu kendi oğlu olarak görmeye başlıyor. Hatta bir bölümde gerçek oğluna "Jessie" diye sesleniyor. Jessie'de Walter'ın yanında bir ana karakter olmasına rağmen onun tarafından olaylara bakış açısını pek anlatmadım. Bunun sebebi ise Jessie ile alakalı bana ilginç gelen şeyleri söyleyebilmek için hikayeyi daha ileri safalarda anlatmam gerek ki izlemeyenler için diziyi mahvetmek istemiyorum. Zaten yeterince söylememem gereken şey söyledim.
Bu haftadaki yazımız da burada bitmiş oldu. Okuyan herkese çok teşekkür ederim ve diziyi izlemeyen herkese şiddetle tavsiye ediyorum !! Gelecek hafta görüşmek üzere.
Uzun zaman önce, uzak bir blogda... Herkese yeniden merhaba. Geçen hafta blogumda Back to the Future filminden bahsetmiştim ve bu hafta da tekrar bir bilim kurgu filmi olan Star Wars IV : A New Hope(Yıldız Savaşları IV : Yeni Bir Umut)' u inceleyeceğim. Bu filmi seçmemin nedeni inanılmaz büyük bir Star Wars hayranı olmam. Yani bunu size yazarak anlatmam mümkün değil. Bunu size ancak yüz yüze konuşarak anlatabilirim. Neyse, fazla uzatmadan filme geçelim.
Star Wars IV : A New Hope. Sadece bir film değil, yepyeni ve dopdolu bir evrenin kapılarını insanlara açmış bir film. Hakkında yazılmış bir sürü kitabı, çizgi romanı; birbirinden eğlenceli video oyunları ve hatta bir dini var. Evet, Star Wars'taki Güç(Force)'e inanan insanlar bile var. Kısaca George Lucas'ın başyapıtı.
 |
Millennium Falcon |
Film Hakkında Genel Bilgiler
1977 yapımı filmin senaristi ve yönetmeni George Lucas'tır. Serinin aslında yapılan ilk filmidir ama sonra çekilen yeni üçlemeyle dördüncü filmi olmuştur. Başrollerinde Mark Hamill, Harrison Ford, Carrie Fisher gibi oyuncular vardır. Altı tane çekilmiş, iki tane çekilecek devam filmi var. Efsane müziklerini John Williams bestelemiştir (ki bu yazıyı yazarken o müzikleri dinliyorum). Filmin öne çıkma sebebi bana göre mükemmel olması değil, insanları inanılmaz bir şekilde etkileyen evrenini tanıtmasıdır. Çok az insan Millennium Falcon'ı gördüğü zaman tanımaz. Bütçesinin 11 milyon olmasına rağmen getirisinde elde edilen 798 milyon dolardır. Ünlü film sitesi IMDb puanı 8,7'dir.
Konusu
..
|
Darth Vader |

Galakside acımasız İmparatorluk ve onlara karşı gelen Asiler arasında bir savaş vardır. Bir gün R2-D2 ve C-3PO adlı asilere ait çok önemli iki robotun bulunduğu bir gemi, ana karakterimiz Luke Skywalker'ın (Mark Hamill) yaşadığı Tatooine adlı gezegenin yörüngesinde saldırıya uğrar. Prenses Leia ise (Carrie Fisher) bu robotları kurtarmak için gezegene gönderir. Bu iki robottan bir tanesi çok güçlü bir uzay istasyonunun planlarını taşımaktadır. Robotlarımız hurdacılıkla geçinen Jawalar tarafından bulunur ve çiftçi olan Luke'a satılır. Luke robotlardan birinin gizlediği önemli bir mesajı görür ve bunun Ben Kenobi adlı, çok uzun zamandan beri onu koruyan birine olduğunu öğrenir. Bu sırada imparatorluk robotları aramaya başlamıştır ve Prenses Leia, karizmatik ama kötü Darth Vader tarafından esir alınmıştır. Luke, robotları Ben'e ulaştırdıktan sonra Ben, kendilerini bekleyen bir macera olduğunu anlar. Luke'a Güç'ün ne olduğunu, Jedi'ların galaksiyi koruduklarını ama nasıl yok edildiklerini anlatır; Luke'un babasının eskiden Jedi olduğundan bahseder ve ona babasının eski ışın kılıcını verir. Luke en başta bu yolculuk konusunda kararsızdır fakat eve geri döndüğünde ailesinin fırtına birlikleri (Stormtroopers) tarafından öldürüldüğünü görünce yola çıkmaya karar verir. İkili gezegenden onları ayıracak bir pilot aramaya başlarlar ve karizmatik Han Solo (Harrison Ford) ve can yoldaşı Chewbacca ile tanışırlar. Han Solo onları gemisi Millennium Falcon ile prensesin bulunması gereken Alderaan adlı gezegene götürür. Ama gezegenin Ölüm Yıldızı (Death Star) adlı bir ay büyüklüğünde bir uzay istasyonu tarafından yok edildiğini öğrenirler. Bundan sonra grubumuz, prensesi istasyondan kurtarıp asilere Ölüm Yıldızı'nın planlarına sahip robotları güvenle ulaştırmalı ve Ölüm Yıldızı'nı yok etmelidir.
Star Wars herkesin kesinlikle izlemesi gereken, gerek karakterleri gerek ise hikayesiyle süper bir filmdir. Zaten izlemeyen fazla kişi yoktur. Ben de zaten canım sıkıldıkça ara sıra açıp izliyorum. Bence serinin en iyi filmi 5. film kadar güzel değil ama 1990'larda çekilen üçlemenin her birinden daha iyi olduğu kesin. Benim kişisel puanım 10/10. Bu puanı da dediğim gibi beni tanıştırdığı evrene veriyorum. Yıldızlara ilk kez anlamlı bir şekilde bakmamı sağladığı için George Lucas'a da ayrıca teşekkür ediyorum. Gelecek hafta görüşmek üzere. Güç sizinle olsun.